Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

söz için

  • 1 ara söz

    استطراد [اِسْتِطْراد]

    Türkçe-Arapça Sözlük > ara söz

  • 2 ağızdan lâf almak için söylenen söz

    n. draw

    Turkish-English dictionary > ağızdan lâf almak için söylenen söz

  • 3 başkası için söylenen söz

    n. apostrophe

    Turkish-English dictionary > başkası için söylenen söz

  • 4 başkası için söz söylemek

    v. apostrophize

    Turkish-English dictionary > başkası için söz söylemek

  • 5 dikkati başka yöne çekmek için söylenen söz

    red herring

    Turkish-English dictionary > dikkati başka yöne çekmek için söylenen söz

  • 6 hava

    hava [xava] s
    1) ( gaz karışımı) Luft f
    \hava almak (açık \havada gezmek) frische Luft schnappen; ( umduğunu bulamamak) leer ausgehen; (içine \hava almak) Luft durchlassen
    \hava basmak ( fig) o ( fam) sich aufblasen, sich wichtigtun
    lastiğe \hava basmak einen Reifen aufblasen
    \havadan sudan konuşmak ( fam) ins Blaue hineinreden
    \havaya uçurmak in die Luft sprengen
    \havanın gözü yaşlı es sieht nach Regen aus
    bugün \hava güzel es ist heute schönes Wetter
    3) Klima nt
    \hava değiştirmek das Klima ändern
    buranın \havası sert das Klima hier ist rau
    4) ( gökyüzü) Himmel m
    açık \havada unter freiem Himmel
    \havalarda uçmak ( fig) o ( fam) abheben
    5) ( esinti) Brise f
    6) (dans \havası) Melodie f
    7) ( ses perdesi) Tonlage f
    8) ( keyif) Laune f
    \havası olmak Flair haben
    kadın güzel değil, ama \havası var die Frau ist nicht schön, aber sie hat Flair
    odanın öyle lüks bir \havası var( dır) ki, ... das Zimmer hat ein solches Flair von Luxus, dass...
    10) ( tarz, üslup) Stil m
    11) ( ortam, atmosfer) Stimmung f, Atmosphäre f
    \havayı bozmak die Stimmung verderben
    \havasını bulmak in Stimmung kommen
    12) bana göre \hava hoş ( fam) es ist mir (ganz) egal
    bu sözlerin sonu \hava! ( fam) das ist nur leeres Gerede!

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > hava

  • 7 слово

    söz
    * * *
    с, врз
    söz; kelime, sözcük

    иностра́нное сло́во — yabancı kelime / sözcük

    слова́ национа́льного ги́мна — milli marşın sözleri

    э́то моё после́днее сло́во — son sözüm budur

    после́днее сло́во за прокуро́ром — son söz savcınındır

    всё э́то одни́ слова́! — hepsi laf!

    он челове́к сло́ва — sözünün eridir

    мне на́до сказа́ть тебе́ па́ру слов / два сло́ва — sana iki çift lafım / sözüm var

    не успе́ли мы обменя́ться па́рой слов, как... — daha ancak bir iki cümle konuşmuştuk ki,...

    ему́ двух слов сказа́ть нельзя́ — ona iki lakırdı söyleyemezsin

    ни сло́ва не говоря́ — tek kelime / hiçbir şey söylemeden

    на э́то он не сказа́л ни сло́ва — bu söz üzerine hiç sesini çıkarmadı

    взять сло́во (на собрании)söz almak

    взять сло́во с кого-л.birinden söz almak

    прошу́ сло́ва — söz istiyorum

    в широ́ком смы́сле сло́ва — geniş anlamıyla

    он никому́ не дава́л сло́ва сказа́ть / мо́лвить / вста́вить — kimseye ağız açtırmıyordu

    ••

    сло́во в сло́во — kelimesi kelimesine

    сло́во за́ сло́во — laf lafı açar (ya)

    на слова́х (устно)sözle

    то́лько на слова́х — sadece lafta

    не на слова́х, а на де́ле — lafta değil fiiliyatta

    рассказа́ть что-л. в не́скольких слова́х — bir iki kelimeyle anlatmak

    ни сло́вом сказа́ть, ни перо́м описа́ть — фольк. yazı ile sözle anlatılamaz

    сло́во серебро́, молча́ние - зо́лото — погов. söz gümüşse sükut altındır

    стра́нный челове́к! - Стра́нный не то сло́во! — acayip adam! - Acayip de laf mı / söz mü?

    оста́ться на слова́х — sözde / lafta kalmak

    по его́ слова́м — вводн. сл. onun sözlerine / ifadesine göre

    к сло́ву сказа́ть — вводн. сл. sözü açılmışken

    одни́м сло́вом — вводн. сл. tek kelime ile, kısacası, halısı, velhasıl

    че́стное сло́во — şeref / namus sözü

    че́стное сло́во! — namusum hakkı için!

    даю́ че́стное сло́во — namusum üzerine söz veriyorum

    ве́рить на́ слово — söze inanmak

    Русско-турецкий словарь > слово

  • 8 говорить

    konuşmak; söz etmek,
    bahsetmek; görüşmek; söylemek,
    demek,
    dile getirmek; ifade etmek; kanıtlamak,
    göstermek
    * * *
    несов.; сов. - сказа́ть
    1) тк. несов. konuşmak

    говори́ть по-ру́сски — Rusça konuşmak

    ребёнок ещё не говори́т — çocuk daha konuşamıyor

    2) (что-либо, о ком-чём-л.) söz etmek, bahsetmek; laf etmek; konuşmak, görüşmek; söylemek; demek; dile getirmek

    говори́ть о поэ́зии — şiirden söz etmek / bahsetmek

    говори́ть пра́вду — doğruyu söylemek

    что он говори́т? — ne diyor?

    он не даст тебе́ говори́ть об э́том — sana bundan laf ettirmeyecek

    е́сли говори́ть конкре́тнее... — daha somut konuşursak...

    как я уже́ говорил — söylediğim / arz ettiğim gibi

    в э́том стихотворе́нии поэ́т говорит о любви́ к ро́дине — bu şiirde ozan vatan aşkını dile getiriyor

    а́втор говорит об э́том слова́ми одного́ из персона́жей своего́ расска́за — yazar bunları / bunu öyküsünün bir kişisine söyletiyor

    хорошо́ говори́ть о ком-л.biri için iyi söylemek

    бо́льше мне о нём не говори́! — bir daha açma bana onun lafını!

    я то́же хочу́ ко́е-что сказа́ть — benim de söyleyecek birkaç sözüm var

    он тако́е сказа́л, что... — öyle bir laf attı ki...

    он веле́л сказа́ть, что его́ нет до́ма — kendisi için evde yok dedirtti

    вы что́-то сказа́ли? — bir şey mi buyurdunuz?

    вы что́-то хоте́ли сказа́ть? — bir şey mi diyecektiniz?

    он ничего́ не сказа́л — bir şey demedi; sesini çıkarmadı

    3) тк. несов. ( разговаривать) konuşmak; söz etmek

    кто (э́то) говори́т? — konuşan kim?

    мы с ним говори́ли и об э́том де́ле — onunla bu işi de konuştuk / görüştük

    на эту те́му мы не говори́ли — bu konudan söz etmedik, bu konuyu konuşmadık

    ты говори́л с дире́ктором? — müdürle görüştün mü? / konuştun mu?

    он уже́ год с на́ми не говори́т — bizimle bir yıldır konuşmuyor

    4) тк. несов., в соч.

    говоря́т — diyorlar ki

    говоря́т, он уе́хал — gitmiş (diyorlar)

    5) тк. несов. ( свидетельствовать) ifade etmek, göstermek, kanıtlamak

    э́то ни о чём не говори́т — bu bir şey ifade etmez

    ра́зве э́тот факт вам ни о чём не говори́т? — bu gerçek size hiç bir şey anlatmıyor mu?

    о чём говоря́т э́ти ци́фры? — bu rakamlar neyi ifade ediyor?

    э́то говори́т в твою́ по́льзу — bu senin lehine (bir puandır)

    ••

    говори́т Москва́ — радио burası Moskova

    что ты говори́шь?! — deme! sahi mi?

    и не говори́! — sorma!

    что ни говори́ — ne dersen de

    что я вам говори́л! — size dememiş miydim?

    не говоря́ (уже) о... —...bir yana

    ина́че говоря́ — başka bir deyişle

    точне́е / верне́е говоря́ — daha doğrusu

    по пра́вде говоря́ — doğrusu

    открове́нно / че́стно говоря́ — açıkçası istenirse

    назва́ние говори́т само́ за себя́ — adı üstünde

    Русско-турецкий словарь > говорить

  • 9 nişanlı

    1. خاطب [خَاطِب]
    2. خاطبة [خاطِبَة]
    3. مخطوبة [مَخْطُوبَة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > nişanlı

  • 10 vaat

    1. عدة [عِدَة]
    2. موعد [مَوْعِد]
    3. وعد [وَعْد]

    Türkçe-Arapça Sözlük > vaat

  • 11 عدة

    I
    عِدَة
    1. ahit
    Anlamı: kendi kendine söz vererek bir ışı üzerine alma, ant, antlaşma
    2. akit
    Anlamı: sözleşme, mukavele, kontrat
    3. vaat
    II
    عُدَّة
    1. tesisat
    2. donatı
    Anlamı: donatmaya yarayan şeyler, teçhizat
    3. gereç
    4. ekipman
    5. hazırlık
    6. malzeme
    Anlamı: gereç, materyal
    7. materyal
    Anlamı: malzeme, gereç
    8. aksesuar
    Anlamı: makine, alet ve arçlar gibvi eşya

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > عدة

  • 12 идти

    несов.; сов. - пойти́
    1) тк. несов. gitmek; yürümek; gelmek

    идти́ домо́й — eve gitmek

    идти́ пешко́м — yayan gitmek; yürümek

    идти́ ры́сью — tırıs gitmek

    иди́ к доске́! (ученику)tahtaya kalk!

    иди́ впереди́! — öne düş!

    2) тк. несов. (двигаться, перемещаться) gitmek; yürümek; yol almak

    по́езд шёл бы́стро — tren hızlı gidiyordu

    су́дно шло на Оде́ссу — gemi Odesa'ya doğru yol alıyordu

    навстре́чу шёл грузови́к — karşıdan bir kamyon geliyordu

    иди́ по сле́ду — izi takip et

    3) (отправляться, направляться) gitmek; yürümek

    идти́ на охо́ту — ava gitmek

    пошёл бы погуля́л — gidip gezsen

    идти́ в го́сти — misafirliğe gitmek

    она́ пошла́ за водо́й — suya gitti

    пошли́ / пойдём в кино́ — sinemaya gidelim

    враг шёл на Москву́ — düşman Moskova'ya yürüyordu

    4) тк. несов., перен. (двигаться, развиваться в каком-л. направлении) gitmek

    идти́ вперёд — ilerlemek; gelişmeler kaydetmek

    идти́ к це́ли — hedefe doğru gitmek / ilerlemek

    идти́ от побе́ды к побе́де — zaferden zafere koşmak

    5) ( соглашаться) yanaşmak; kabul etmek

    пойти́ на предло́женные усло́вия — önerilen koşulları kabul etmek

    пойти́ на усту́пку — ödüne gitmek

    на тако́е де́ло он не пойдёт — böyle bir işe yanaşmaz

    идти́ на расхо́ды — masraflar ihtiyar etmek

    6) (выступать противником кого-чего-л.) karşı olmak; karşı çıkmak; karşı tutum / cephe almak

    про́тив тебя́ он не пойдёт — sana karşı çıkmaz

    идти́ про́тив зако́на — kanuna karşı gelmek

    7) (вступать, поступать куда-л.) girmek

    о́сенью он пойдёт (посту́пит) в шко́лу — sonbaharda okula gidecek

    идти́ в а́рмию — askere gitmek; orduya girmek

    8) ( доставляться) gelmek; gitmek

    сюда́ идёт сырьё, отсю́да - гото́вые изде́лия — buraya hammadde(ler) gelir, buradan da mamul maddeler / eşya gider

    пи́сьма всё иду́т и иду́т — mektupların ardı arkası kesilmiyor

    9) тк. несов. (приближаться, появляться) gelmek

    по́езд идёт! — tren geliyor!

    весна́ идёт — перен. bahar giriyor / geliyor

    по́езд идёт в час — tren birde kalkıyor

    11) тк. несов. ( действовать - о механизмах) işlemek

    часы́ не иду́т — saat işlemiyor

    12) ( об осадках) yağmak

    похо́же, пойдёт снег — hava karlayacağa benziyor

    13) тк. несов. (иметь место, происходить, производиться) yapılmak; yer almak; yürümek, gitmek ( развиваться)

    шла война́ — savaş yapılıyordu

    иду́т перегово́ры — görüşmeler yapılıyor

    в до́ме шла побе́лка — evde badana yapılıyordu

    как иду́т дела́? — işler nasıl gidiyor / yürüyor?

    торго́вля шла пло́хо — ticaret kötü gidiyordu

    14) тк. несов. (проходить, протекать, длиться) geçmek

    вре́мя идёт — vakit geçiyor / ilerliyor

    шли го́ды — yıllar yılları / birbirini kovalıyordu

    шёл пя́тый час — saat dördü geçmişti

    де́вушке шёл шестна́дцатый год — kız on altısını sürüyordu

    идёт уже́ тре́тья неде́ля, как... — üçüncü haftadır...

    15) тк. несов. ( пролегать) gitmek; uzanmak

    куда́ идёт э́та доро́га? — bu yol nereye gider / çıkar?

    хребе́т идёт с за́пада на восто́к — sıradağ batıdan doğuya doğru uzanır

    э́тот проспе́кт идёт че́рез весь го́род — bu anacadde kenti boydan boya kateder

    да́льше идёт лес — ötesi orman

    16) (выходить, выделяться) çıkmak gelmek; yayılmak ( распространяться); akmak ( течь), sızmak; kaçmak ( просачиваться)

    вода́ идёт? (из крана)su geliyor mu?

    от земли́ шёл пар — topraktan bir buğudur tütüyordu

    газ шёл из кла́пана — gazı kaçıran supaptı

    у него́ но́сом пошла́ кровь — burnundan kan geldi

    из трубы́ пошёл дым — baca tütmeye başladı

    17) ( в играх) sürmek; oynamak

    идти́ с да́мы — kızı oynamak

    он пошёл конём — atı sürdü / oynattı

    18) ( предназначаться) kullanılmak

    на что идёт э́тот мех? — bu kürkler ne için kullanılır?

    ма́сло, иду́щее в пи́щу — yemeklik yağ

    де́нег идёт нема́ло — az para gitmiyor

    цеме́нта пойдёт не бо́льше то́нны — bir tondan fazla çimento gitmez

    на костю́м пошло́ три ме́тра — kostüm için üç metre gitti

    20) разг. (находить сбыт, спрос) geçmek; aranmak; rağbet görmek

    ра́ньше э́тот това́р шёл о́чень хорошо́ — önceleri bu mal çok geçiyordu / aranıyordu

    почём иду́т сли́вы? — erik kaçtan satılıyor?

    21) тк. несов., перен., разг. ( насчитываться) işlemek; ödenmek ( выплачиваться)

    ему́ уже́ идёт зарпла́та — maaşı işliyor artık

    проце́нты иду́т (с вклада)faizi işliyor

    за сверхуро́чную рабо́ту идёт надба́вка — fazla mesai için zam ödenir

    22) (украшать, быть к лицу) gitmek; yakışmak

    э́та шля́па тебе́ идёт — bu şapka sana gidiyor

    коке́тство ей не идёт — ona cilve yakışmaz

    23) тк. несов., разг. (входить, вдвигаться) girmek

    сапо́г не идёт на́ ногу — ayağım bu çizmeye girmiyor

    где идёт э́та карти́на? — bu filim nerede / hangi sinemada oynuyor

    пье́са пойдёт в двух теа́трах — oyun / piyes iki tiyatroda oynanacak

    за тако́го, как ты, она́ не пойдёт — senin gibisine varmaz

    26) тк. несов., перен., разг. (иметь каким-л. результатом, показателем) olmak

    на́ша кома́нда идёт на второ́м ме́сте — bizim takım ikinci durumdadır

    он идёт на одни́ тро́йки — aldığı notlar hep orta

    ••

    речь пойдёт не об э́том — söz edilecek olan bu değil

    вода́ пошла́ на у́быль — sular inmeye başladı

    идти́ на по́мощь кому-л.birinin yardımına koşmak

    мы гото́вы идти́ за тобо́й — arkandan gelmeye hazırız

    иду́т слу́хи, что... —...dığı söyleniyor / rivayet ediliyor

    пошли́ слу́хи, что... —...dığı yolunda söylentiler çıktı

    пошли́ спле́тни — dedikodu alıp yürümüştü

    докуме́нт пойдёт на по́дпись — belge imzaya sunulacak

    Русско-турецкий словарь > идти

  • 13 كلام

    كَلَام
    1. diyecek
    2. münazara
    Anlamı: tartışma
    3. lâkırdı
    Anlamı: lâf, söz
    4. mükâleme
    5. muhavere
    6. gır
    Anlamı: söz, lâkırdı
    7. lâf
    Anlamı: söz, lâkırdı
    8. kelâm
    Anlamı: söz
    9. nutuk
    Anlamı: söz, konuşma
    10. söz
    11. cümle
    Anlamı: bir yargı bildirmek için tek başına çekimli bir fiil veya çekimli bir fiille kullanılan kelimeler dizisi

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > كلام

  • 14 بيان

    بَيَان
    1. biçem
    Anlamı: üslûp, tarz
    2. üslûp
    Anlamı: oluş, deyiş, veya yapış biçimi, tarz
    3. açıklık
    4. usul
    Anlamı: bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem
    5. belâgat
    Anlamı: iyi konuşma yeteneği, söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı
    6. anlatım
    Anlamı: bir duygu, düşünce ve konuyu söz veya yazı ile bildirmek
    7. izah
    Anlamı: açıklama
    8. belleten
    9. gösteri
    Anlamı: ilgi, dikkat çekmek için, bir topluluk önünde gösterilen beceri
    10. manifesto
    Anlamı: bildiri
    11. model
    Anlamı: biçim
    12. katalog
    13. metot
    Anlamı: yöntem
    14. ibraz
    Anlamı: ortaya koyma, meydana çıkarma
    15. beyan
    Anlamı: söyleme, bildirme
    16. çığır
    Anlamı: yeni bir üslûp, tavır, tarz
    17. anons
    Anlamı: duyuru, duyurma
    18. demeç
    19. deklârasyon
    Anlamı: bildirme, duyurma, ilân etme
    20. bülten

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > بيان

  • 15 ahdetmek

    1. تعاقد [تَعَاقَدَ]
    2. تعاهد [تَعَاهَدَ]

    Türkçe-Arapça Sözlük > ahdetmek

  • 16 soru

    1. استفهام [اِسْتِفْهام]
    2. سؤال [سُؤَال]

    Türkçe-Arapça Sözlük > soru

  • 17 про

    1) ( относительно) üstüne, hakkında, için

    говори́ть про друзе́й — dostlarından söz etmek

    про тебя́ он ничего́ не сказа́л — senin için bir şey demedi

    2) разг. ( для) için
    ••

    про себя́ — içinden

    я про себя́ возрази́л — içimden itiraz ettim

    чита́ть про себя́ — içinden okumak

    Русско-турецкий словарь > про

  • 18 استطراد

    اِسْتِطْراد
    ara söz

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > استطراد

  • 19 без

    -siz,
    -sız; -madan,
    -meden; - meksizin; yokken; kala (saat için)
    * * *
    1) ...siz;...madan,...maksızın

    без де́нег — parasız

    без спе́шки — acele etmeden / edilmeksizin

    без тебя́ он ничто́! — sensiz bir hiçtir o!

    без поте́ри в зарпла́те — ücret kaybı olmaksızın

    то́лько без обма́на! — aldatmaca yok ama!

    без вмеша́тельства извне́ — dışarıdan bir müdahale olmaksızın

    он был без пиджака́ — üstünde ceket yoktu

    она́ была́ без созна́ния — kadın baygındı / bayılmıştı

    они́ без труда́ пойму́т э́то — bunu anlamakta güçlük çekmeyecekler

    об э́том нельзя́ говори́ть без гне́ва — insan öfke duymadan bundan söz edemez

    статья́ без по́дписи — imzasız yazı

    о́бщество без бу́дущего — geleceği olmayan bir toplum

    оста́вить что-л. без отве́та — cevapsız bırakmak

    оста́ться без рабо́ты — işsiz kalmak

    встре́тить что-л. без восто́рга — coşku ile karşılamamak

    рабо́тать без удово́льствия — zevk alarak çalışmamak

    переводи́ть без словаря́ — elinde sözlük olmadan çevirmek

    провести́ ночь без сна — geceyi uykusuz geçirmek

    боро́ться за жизнь без эксплуата́ции и угнете́ния — baskı ve sömürüden arınmış bir yaşam için savaşım vermek

    (сейча́с) без пяти́ три — üçe beş var

    приходи́ без че́тверти пять — beşe çeyrek kala gel

    ••

    без сомне́ния — kuşkusuz

    (хотя́ и) не без труда́ — zahmetle de olsa

    я возража́л не без причи́ны — itiraz etmem sebepsiz değildi

    Русско-турецкий словарь > без

  • 20 о

    I
    об, обо - предлог
    1) ( относительно) hakkında; için; üzerine

    ле́кция о ко́смосе — uzay hakkında / üzerine / konulu bir konferans

    о тебе́ он ничего́ не сказа́л — senin hakkında / için bir şey demedi

    зако́н о земле́ — toprak kanunu

    вопро́с о вла́сти — iktidar sorunu

    об э́том не говори́ли / не говори́лось — bundan söz edilmedi

    2) (указывает на соприкосновение и т. п.)...(y)a

    уда́риться о сте́ну — duvara çarpmak

    II межд.
    o, oh, hey!

    Русско-турецкий словарь > о

См. также в других словарях:

  • için — e. 1) Amacıyla, maksadıyla Ukalalık yapmamak için bütün gayretine rağmen yine de o düşündüğünü yapmıştı. S. F. Abasıyanık 2) Neden ve sonuç belirten bir söz Hastanın uykuda olduğunu söylemesi sırf vakit kazanmak içindi. R. N. Güntekin 3) dan /… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söz gelişi — e. Bir düşünceyi açıklamak için örnek gösterileceğinde o örneğe giriş olarak söylenen bir söz, söz gelimi, söz misali, temsil, söz temsili, örneğin, mesela, bilfarz Söz gelişi dün sırtında torbasıyla eskicilik yapan biri, bugün özel arabasıyla… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söz almak — 1) konuşmak için toplantı başkanından izin almak, konuşmaya başlamak Toplantıda ilk olarak başkan söz aldı. 2) birinin bir işi yapacağını kesin olarak bildirmesini sağlamak İşimin yapılacağı konusunda bakandan söz aldım. 3) erkek tarafı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söz rüşveti — is. Bir çıkar sağlamak için bir kimseyi övme Hacı Ömer, beni bir kere de bir söz rüşveti ile yemlemeye çalıştı. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söz kesmek — genellikle evlenmek için anlaşıp kesin karar vermek O evlenmek üzere söz kesmiş, işi pişirmiş. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • söz kesimi — is. Gençlerin evlenmeleri için ön anlaşma yapılması, sözlenme …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hakkı için — kutsal şeyleri anlatan kelimelerden sonra getirilerek ant içmek için söylenen bir söz Tanrı hakkı için. Dinim hakkı için …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hasta ol benim için, öleyim senin için — kişi kendisi için bir fedakârlıkta bulunan kimseye karşı sırası geldiğinde daha büyük fedakârlıkta bulunur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Allah rızası için — 1) dilencilerin para isterken söyledikleri yalvarma sözü 2) ne olursun anlamında kullanılan bir söz Allah rızası için sus! 3) karşılık beklemeksizin Ben ona Allah rızası için on gün baktım …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağlama ölü için, ağla deli için — yakınlarından biri ölenin acısı zamanla küllenir ancak bir yakını deli olanın acısı hiçbir zaman dinmez anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dağ başına harman yapma, savurursun yel için, sel önüne değirmen yapma, öğütürsün el için — yapacağın iyi bir işi, sonunu hesaplamadan yapma anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»